Bencilliğin vücûd bulmuş halidir gözlerimin içine bakman.

Göz bebeklerime çekilen mil gibisin,

Oysa görüp göreceğim, içinin olmayışıymış.

Uzanıp önce elimi tuttun, itiverdin sonra çekilip,

Kaldım bıraktığın yerde, bakadurdum hayatın soluk tenine.

Bir doğası yoktu aşkın yüzüme üflenen soluğunun,

Bilmediğim, bir ruhunun da olmadığıydı.

Kuytu bir kasnakta sıkı örülmüş bir nazdın sen,

Sıkılmış yumruklarımın arasından kayıp azaldın.

Gelmedin, gelmiş gibi yapıp gülüp geçtin,

Nasılsa gidecektim gülümseyişiyle.

İki azı dişimin arasına sıkışıp kalmış artığı hayatın.

Anımsa nasıl da neşeyle başlamıştı her şey,

Senin sahte anlatımlarından ödünç alınmış bir hüzündüm sanki,

Benim toz içindeki umudumun tavan arası küfüydün belki.

Nemli gözlerim duygusuz dudaklarında parçalanmışken,

Upuzun bir duş olup aktın bedenimden,

Arta kalan senden o nahoş tat oldu zihnimde

Ve, neden üzüldüğümü bilmeden geçip gitti aramızdaki şey.

Geçen yüzyılda doğan ben, bu yüzyılda öleceğim muhtemelen,

Umudum unutulup gitmek cehennemin bir köşesinde.

Ruhum hayattan alacaklı oysa,

Baş edemiyor benimle.

Solus ipse!

Alper Hasanoğlu