insana yolculuğumun son gününde

itiliverdim gemiden

sırtımda ses dolu bir çantanın

baharat kokusuyla

umudun son sıçrayışıydı

bilincimin gri hücrelerine süzülen o

doğa’l ışık

kırıldı bir görünüp optik bir yanılsama olarak

elektrikler kesildi çalışamadım örtmenim

sorular da beklemediğim yerden geldi hem

yaşlanmış zihnimin hem de tozlu odalarında yitip giden

uzun ve artık yaşanmış itiş kakış bir hayatla

uzun ve henüz yaşanmamış coşkulu bir hayatın

kesişme noktası elbette

ancak sezgiyle görülebilen bir teğet olabilirdi

bunu bilerek çıkılan o yolculuğun tedirgin

twitter hesabıydık biz

kısa ve pornografik

söz sese geldi ses

gökyüzüne yükselirken atılan ağırlıkların arasında

kayıp gitti söz yağmurun üşüttüğü o küçük ellerin arasından

nerede kalmıştık diye sormuştu şairin biri zamanında

gecelerin uzun sürdüğü o yerde

ne yapacağım şimdi ben yine

önümdeki sağımdaki solumdaki aklımdaki ve çamaşır sepetindeki

hayat kırıntılarıyla söyle

sesin olmadığı bir yer düşün

ve o küçük incecik parmağındaki şeytan

tırnağını sakla benim için

ben hayatın kendisinden sessizce

kendi hayatıma dönmüşken yeniden

bir motiftin sen maruz kaldığım

şimdi elimde bir karakter silgisiyle

dikilip duruyorum açılmış mezarımın başında taze

çıksam mı girsem mi bilemeden

nedir bir sesi bir sese alıştıran hoyratça

sessizliğe itiveren ardından

ey doğa!

Alper Hasanoğlu